Kendi sınırlarını korumak ve bu sınırlar aşıldığında hayır diyebilmek birçok birey için zorlayıcıdır. Özellikle çevresini memnun etme çabasında olan, onların mutluluğunu çok fazla önemseyen bireylerin ruhsallığında hayır diyebilmek önemli bir anlam taşımaktadır. Peki ya kendi sınırlarımızı ihlal eden konularda “evet” dediğimizde biz kendimizi nasıl hissediyoruz? En olmadık yerde “evet” demiş olmanın etkileri hayatımızda nasıl yansımalar bırakıyor? Kendimize dönerek bu noktaları düşünmek, “vereceğim bu evet yanıtı bana nasıl hissettiriyor?”, “sonrasında beni nasıl etkiliyor olacak?”, “bununla beraber zorlayıcı bazı duygular gelebilir mi ve bu duyguları ben nasıl karşılarım?” gibi tüm bu soruların yanıtlarını göz önünde bulundurarak verdiğimiz evet veya hayır yanıtları aslında yalnızca sınırlarımızı değil kendimizi korumak anlamına gelmektedir. Kişisel sınırlarımızı nasıl belirleyeceğimizi öğrenmek, çevremiz ile sağlıklı ve gerçek ilişkiler kurmanın bir yoludur.
İlişkilerde sıklıkla “evet” diyen taraf olmak ve karşı tarafa uyumlanmak, kendi sınırlarımızı geçirgen tutmak çoğu zaman stresli, tükenmiş, suçlu ve güçsüz hissettiriyor olabilir. Fakat başkalarının beklentilerini geri çevirme davranışı da birçok olasılığı beraberinde getirmektedir. Karşımızdaki bundan memnun olmayacak, belki bu tercihimizi eleştirerek karşı çıkacak, ikna etmeye çalışacak ve belki de kendi sınırlarını daha sert tutarak katı bir yaklaşım ile araya bir mesafe koyacak. Tüm bunları göze alarak “hayır” demek ve kendi sınırlarımızı korumak özellikle bu tepkileri vermeye açık insanlara karşı çok daha zorlayıcı olabilmektedir. Fakat bazı yollarla iç sesimize daha fazla kulak verip tüm bu olasılıkları karşımıza alarak çok daha sağlıklı ilişkiler kurabiliriz.
İlk adım olarak kendi sınırlarımızı belirlemek, karşıdan gelebilecek taleplerin hangi noktada bizi rahatsız eden boyuta taşınabileceğini öngörmek ve buna bir önlem almak gerekmekte. Aslında ne için evet ne için hayır diyeceğimizi belirleyen kendi deneyim ve yaşantılarımızdır. Hepimiz içimizde bir yerlerde sezgisel olarak bu yanıtları veren bir üst benlik taşırız. Peki biz bu sesi ne kadar dinliyoruz? Kendi doğrularımızdan oluşan sesimize ne kadar kulak veriyoruz? Görmezden gelinmeyen, benliğimizle uyumlu bu sesler belki de bizim için daha doğru cevabı vermektedir. Benliğinizin sesi çok kısık geliyorsa, o an kendinizi yanıtınız sonrası süreçte hayal ederek nasıl hissettiğinizi, neler düşündüğünüzü gözlemleyebilirsiniz. Bu adım, kendi sınırlarınızı belirleyerek hangi yanıtı vereceğiniz konusunda oldukça yol gösterici olacaktır.
Diğer bir adım ise öncelikle kendinize nezaket ve şefkat göstermeniz daha sonra bunu karşınızdaki kişiye yansıtmanızdır. “Boş bir bardaktan dökemezsiniz” metaforu bu noktada oldukça anlamlıdır. Kendinizle baş başa kalıp kendi hislerinize ve düşüncelerinize, iç sesinize kulak verebileceğiniz bazı zamanlar yaratmalısınız. Hangi anlarda bunu başarabiliyorsanız o anlara daha geniş zaman ayırmak, aktivitelere ağırlık vermek, kendi alanınızı yaratmak en iyi yoldur. Sizi pişmanlığa sürükleyen, suçlu hissettiren bir olay sonrası bile yalnız kaldığınızda “orada ne oldu?” diye düşünmek, bunu zihninize işlemek, o anının sağlıklı bir şekilde geçmişte bırakılarak rafa kaldırılması sizi gelecekte yaşayacağınız birçok içsel sıkıntıdan korur.
Son olarak, kendi sınırlarınızı koruyor olmak çevremizden gelmesi olası tepkilere tahammül etmeyi gerektirecektir. Bu tepkiler yerine kendinizi dinlediğinizde, yanıtlarınızı kendinize yönelik verdiğinizde karşı tarafta bazı olumsuz duygular canlanıyor olabilir. Size öfkelenebilir veya hayal kırıklığına uğrayabilirler. Fakat tüm bunları göze alarak hayır diyebilmek sizi suçluluk, çaresizlik, pişmanlık, kendinize dönük öfke gibi birçok olumsuz duygudan koruyacak, kendinize bakış açınızı değiştirecektir. Bu çabanız sayesinde çok daha korunaklı hissediyor, kendi sınırlarınızı koruyor ve saygıya dayalı ilişkiler geliştiriyor olduğunuzu hissedeceksiniz.
Benliğinize uymayan, sınırlarınızı ihlal eden taleplere “hayır” dediğinizde ve sağlıklı sınırlar koyabildiğinizde keyif aldığınız ve size doyum sağlayan ihtiyaçlarınıza yer açabiliyor olursunuz. Gereksinimlerinizin farkında olmak kendinizi daha iyi tanımanızı, neye ihtiyacınız olduğunu bilerek daha spesifik, amaçlarınıza yönelik adımlar atmanızı, çatışmalardan kaçınmanızı ve az stres yaşamanızı sağlar. Dolayısıyla, sınırlar uzun vadede sizi özgürleştirmektedir.
*Uzman Klinik Psikologlarımızdan randevu almak için 0534 960 27 78'den bizi arayabilir veya info@nutrist.com.tr ' ye mail atabilirsiniz. Online randevu almak için tıklayınız.